Ben sahnede mutluyum

Henüz yorum yok - Yorum yaz!

Üniversite öğrencisiyken, hayatında bir değişiklik yapmak amacıyla katıldığı tiyatro kursunun ona yepyeni bir dünyanın kapılarını açacağını belki de bilmiyordu Ahu Türkpençe... Kısa bir süre içinde başarısı, duru güzelliği ve samimiyetiyle özellikle televizyon izleyicisinin kalbinde önemli yere sahip oldu. Ahu Türkpençe ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

"Hayatımı mümkün olduğunca sevdiğim işi yaparak geçirmeyi düşünüyorum. Sevdiğim, yapmayı istediğim işi yapıyorum ve bu işten para kazanıyorum. Bu, Türkiye şartları içinde büyük bir şans aslında. Hep böyle devam etsin istiyorum..."

Kendinizden bahseder misiniz?
1977, Samsun doğumluyum. Üç çocuklu bir ailenin ortancasıyım. Aynı Bir İstanbul Masalı'ndaki gibi, ama küçük bir farkla... Ablam değil ağabeyim, erkek kardeşim değil kız kardeşim var
Oyunculuğa nasıl başladınız?
Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü'nde eğitim alırken değişiklik olsun diye tiyatro kurslarına katıldım. Bunun öncesinde ne oyunculukla ne de tiyatroyla ilgim vardı. Pera Güzel Sanatlar Lisesi'ndeki kurs sayesinde tiyatronun farklı bir dünya olduğunu fark ettim. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nin yetenek sınavlarına girmemle birlikte ise benim için bu dünyanın kapıları açılmış oldu. Profesyonel olarak sahneye ilk çıkışım, 1999 yılında, Aziz Nesin'in hikayelerinin derlendiği bir oyun ile oldu. Ardından Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde sahnelenen "Antigone ve Vişne Bahçesi". Bu oyunların sonrası ise televizyon... Star'daki "Güzel Günler" dizisi ile dizi oyunculuğuna başladım. Bu dizi sayesinde özellikle rol alabilmek için kadro seçmelerine gitmeme gerek kalmadı, teklifler bana gelmeye başladı.

Daha sonra TRT'deki "Yedi Numara" dizisinde oynadım. Arkasından Kanal D'deki "Azat" isimli dizide bulundum. "Azat" benim için önemliydi çünkü ilk başrolümdü. Ve tabii ki ikinci çıkışım diyebileceğim "Bir İstanbul Masalı"...

Sinema'da da izledik sizi... Ancak izleyici sizi asıl Bir İstanbul Masalı'ndaki rolünüz ile tanıdı...
Neredesin Firuze, beş erkeğin hayatını anlattığı için çok fazla rolüm yoktu. Aslında filmin içinde daha fazla olmak isterdim. Çok keyifli bir çalışmaydı. Bir İstanbul Masalı'nın daha fazla kitleye beni tanıttığı doğru çünkü insanlar evlerinden kalkıp sinemaya gitmiyor. Dizi için aynı şey geçerli değil, evlerinden ayrılmadan seyretmek istediklerini seçiyorlar.Yani onlar bizim için gelmiyor. Biz onlara gidiyoruz.

Bir İstanbul Masalı hakkındaki görüşleriniz neler? Dizinin geleceğinde neler olacak?
Bugüne kadar içinde bulunduğum bütün projeler benim için çok önemli. Ama Bir İstanbul Masalı, benim için ikinci büyük adım. Bütün oyuncuları, yönetmeni ve yapımcısının büyük bir uyum içinde çalıştığı bir proje. Bu yüzden de ortaya çok kaliteli bir dizi çıkıyor. Seyircilerden aldığımız tepkiler çok güzel. Perşembe günleri hiçbir randevu almadıklarını veya koşarcasına evlerine gittiklerini belirtiyorlar. Dizinin bu kadar emeğe karşılık bu başarıyı hak ettiğini düşünüyorum. Dizinin geleceği için senariste danışmak durumundayım. İşin şakası... Her birimiz sürprizlere açık bir şekilde yaşıyoruz.

Esma ile Ahu birbirlerine çok benzer görünüyor. Sizce de böyle mi?
Esma hayalci, ben ise gerçekçiyim... Ben aslında onun ablası gibiyim. O daha çocuk... Benim çocukluğuma benziyor, diyebilirim. Aşkının peşinde koşuyor ve bu da ona acı veriyor.

Gönlünüzdeki aslan sinema mı, tiyatro mu yoksa televizyon mu?
Televizyon, sinema veya tiyatro diye bir ayrım yapmıyorum. Benim için önemli olan oyunculuğumu sergileyebileceğim bir projede yer alabilmek. Bu anlamda üçünü birbirinden ayıramam.

Proje seçimlerinizi hangi kriterlere göre yapıyorsunuz?
Oyunculuğumu gösterebileceğim projelerin içinde olmak istiyorum. Senaryo benim için büyük bir kriter. Daha sonra yönetmen ve tabii ki yapımcı geliyor. Bunların hepsinin uyum içerisinde olması ve cesur bir yaklaşım taşımaları gerekiyor.

Yönetmenlerin ve özellikle de yapımcıların çok daha cesur olması gerekiyor. Gündelik hayatta nasıl görünüyorsan, yüzün, kilon veya diğer özelliklerin nelerse, ona göre oynatıyorlar. Yani onlar için, oyuncunun gerçek hali önemli oluyor. Mümkün olduğunca ona yakın roller veriyorlar.

İdealinizdeki roller nedir?
Birbirinden farklı roller olsun yeter. Öyle şeyler istiyorum ki, insanlar yolda gördüklerinde o rolü benim oynayıp oynamadığım konusunda şaşırsınlar... Yaptığım her işin arkasında durduğum için bu rollerin benim oyuncuğuma getirisinin yüksek olması gerekir.

Ahu Türkpençe bir gününü nasıl geçiyor?
Günlerim set ile ev arasında geçiyor. Çekimlere göre özel işlerimi ayarlıyorum. Spor benim için çok önemli. Özellikle bisiklete binmek. Ama iş yoğunluğu nedeniyle şu günlerde spor yapamıyorum ve açıkçası kendimi kötü hissediyorum.

Gün içindeki -olursa- boş vakitlerimi uyuyarak geçiriyorum, diyebilirim. Çekimlerin saatleri diğer insanların mesai saatleri gibi olmadığı için uyumak ve dinlenmek benim en büyük özlemim. Vizyona giren filmleri takip etmeye çalışıyorum. Ama çoğu zaman seansları yakalayamıyorum.



Geleceğe yönelik planlarınız neler?
Özel bir planım yok. Ben sahnede mutluyum. Hayatımı mümkün olduğunca sevdiğim işi yaparak geçirmeyi düşünüyorum. Sevdiğim, yapmayı istediğim işi yapıyorum ve bu işten para kazanıyorum. Bu, Türkiye şartları içinde büyük bir şans aslında. Hep böyle devam etsin istiyorum...

Yemekle aranız nasıl?
Sağlıklı beslendiğim söylenemez. Yemek yapmakla aram olmadığı için eve gittiğimde doğru dürüst yiyecekler yiyemiyorum. Çekimler geç saatlere kadar sürdüğü için de sağlıklı beslenemiyorum. Ama yemek bir tarafa, tatlılar bir tarafa... "Sabah cheescake, öğlen ekler". Bu, durumumu açıklıyor herhalde...

 
This Post has Henuz Yorum Yok Yorumla!

Yorum Gönder