Ahu Türkpençe ile Röpörtaj

Henüz yorum yok - Yorum yaz!


Bir İstanbul Masalı’ndaki Esma rolüyle herkesin ilgisini bir anda üstüne çeken Ahu Türkpençe, İpek Tuzcuoğlu’nun bu ayki konuğu oldu ve kendi hayatının kapılarını ilk kez araladı. Kolay yoldan şöhret olmayı reddeden Ahu Türkpençe, "Lise Defteri"nde oyuncu olan sevgilisiyle kendi aşk masalını yaşıyor.
19.05.2004

Kaynak: Elele / İpek Tuzcuoğlu

Rengarenk çiçekli uçuşan elbiseler içinde gördüm ilk onu. Pembe makyajıyla öylesine duru, öylesine aydınlık bir güzelliği vardı ki ve dudaklarının yarı tebessüm eder hali; onunla konuştukça umutlarının, hayallerinin, ideallerinin çiçek çiçek açtığını gördüm gözlerinde. Kokusunda yeşil vardı, teninde baharın tazeliği. Üç kelime kaldı ondan bana; pembe, çiçek, bahar... İşte, size pembe bahar çiçeği.

O beni tanımıyor, ben de onu tanımıyorum. Tanışıklığımız benim ünlü olmamdan, onunda "Bir istanbul Masalı" adlı dizide Esma rolüyle ünlenmesinden daha öte değil. O yüzden önceleri biraz çekingen, içe dönük. Dudaklarındaki tebessüm ise hiç eksilmiyor. Aslında sanki karşımda Ahu değil de Esma varmış gibi yani aynılar ama biz Esmayı değil Ahuyu konuk ediyoruz bu sayfalara. Altı yıldır oyunculuk yapıyor. İlk önce Peranın tiyatro kursuna yazılmış daha sonra pandomimle tanışmış. Pandomim için "Çok farklı bir şey, her şeyin başlangıcı gibi" diyor. Aslında fizik okurken, üniversitenin tekdüzeliği, ezberci eğitim sistemi, formüllerin ağırlığı ezmiş romantik ruhunu ve kurtuluşu pandomimde bulmuş. İki sene de bilardo salonlarına yoklama vermiş. Yani bilardoda devamsızlığı hiç yok. Bir kız arkadaşının "Müjdat Gezen Sanat Merkezindeki sınavlara gireceğim, hadi sen de gel" demesiyle başlamış oyunculuk hayatı.

Neşe, canım benim o. M.G. S. Merkezinin sınavlarına giriyordu her sene. Sınav parçası hazırlayıp bize gösterirdi. "Sen de gel benimle, bana destek olursun" dedi. Onu eğlendireceğim, moral vereceğim ya, gittim. Sonra ben de girdim sınava, her şey hasbel kader oldu aslında. İlk sene dizilerde çalışmadım çünkü yasaktı. "7 Numara", "Güzel Günler" ilk işlerim. Bu beşinci işim.

Dizi tekliflerini değerlendirirken neleri önemsiyorsun?

Eskiden ben seçmiyordum, onlar beni seçiyordu. Benim için önemli olan yaşıma, yapıma uygun, beni çok zorlamayacak rollerdi o zaman. Kasta giriyordum, beni seçsinler diye bekliyordum. Şimdi yavaş yavaş ben seçme aşamasındayım. Çok farklı roller oynamak istiyorum. Haluk Bilginerin bir oyunu vardı "Histeri". Orada sahneye çıkıyor, oynuyor. Bir süre sonra herkes birbirine soruyor Haluk Bilginer nerede diye, kimse anlamıyor onun sahnede olduğunu, adam öyle değişmiş ki. Öyle farklı bir duruş ki, ben de böyle şeyler istiyorum. İnsanlar yolda gördüklerinde; "Aaa onu sen mi oynamıştın?" desinler.

Peki oyunculara bu imkanlar sağlanıyor mu Türkiyede. Mesela bence bundan sonra sana hep jön-kadın rol teklifleri gelecektir. Hiç kimse seni kötü bir karakterde düşünmeyecektir?

Bilmiyorum ki, bunu hep söylüyorum. Yönetmenlerin ve özellikle yapımcıların çok daha cesur olması gerekiyor. Normal hayatta yüzün, gözün, kilon neyse, nasıl giyiniyorsan mümkün olduğunca ona yakın rollerde oynatıyorlar seni.

Şöhretin hangi noktası seni ürkütüyor. Ya da mutlu ediyor?

Öyle çok şöhretli olmadığım için şu noktası beni mutlu ediyor, şu noktası beni ürkütüyor diyemem.

İnsanlar gittiğin yerlerde tanıyorlardır ama Esma diye sesleniyorlardır, sorular soruyorlardır...

Evet evet, çok eğlenceli yaptığın işin takdir ediliyor olması. Seni beğeniyor olmaları çok güzel, gurur veriyor insana. (Yani bire bir söylemese bile şöhretli olmanın mutluluk rotasında seyrediyor bizim pembe bahar çiçeği. Umarım bu rotası uzun yıllar değişmez, kimilerinin rotasını hemen kaybettiği bu şöhret denizinde. Şimdilik en güzel, en temiz haberleri ve resimleriyle süslüyor dergi ve gazete sayfalarını).

Peki günün birinde, medyada kötü bir haberin çıkarsa seni üzecek, hazırlıklı mısın buna?

Yaptığım her şeyin arkasındayım, getirisini de götürüsünü de kabul ediyorum. Bir şey yaptıysam, yanlış bile olsa, yapmışımdır. Ama yapmadığım bir şey yazılıyorsa, moralimi bozar gerçekten.

Muhafazakar tarafların var mı? Mesela fotoğraf çektirirken oram buram açılmasın, görünmesin gibi tavırların var.

Muhafazakarlıktan değil, ben fotomodel değilim rahat olamıyorum. Sansasyonel tarafım yok ki benim. Bacağımı biraz daha açayım, göğsümün ucu gözüktü...

Bunlar seni korkutuyor mu?

Beni korkutan şey yanlış anlaşılmak, öyle bir şey yaparsam benim çizdiğim yol yanlış anlaşılır. Başka insanların çizdikleri o sıradan, herkesin takip ettiği yoldaymışım gibi gözükür.

Nasıl bir yol o, herkesin gittiği yol?

Kolay bir yol diyelim. Mesela çok ünlü biriyle beraber olabilirim. O ünlü kişiyle paparazzilerin gittikleri barlara gidebilirim. O barda onunla, onun kucağına oturup öpüşebilirim. Fotoğraflarımı çekerler ve ben bir hafta boyunca gazetelerde yer alırım. İşte şöhret oldum bile. Dizide, reklamda oy nayıp para da kazanırım. Ama sonra biter. Çünkü tüketilmiş ve içi boş olacağım.

Olduğun yeri hak ediyor musun?

Ediyorum.

O kolay yolla gelmedin buralara, bedellerin, tavizlerin olmadı mı?

Tavizlerim olmadı ama bedellerim oldu. Birçok işi yapmadım. Hem maddi hem manevi bir sürü bedel ödedim.

Elinde bir imkan olsa (işte en sevdiğim bölüme geldim, hayal kurma bölümü) mesela bir televizyon kanalın var. En çok seyredilen, en beğenilen en kaliteli olan bu kanal ne tür programlar, diziler yapar? Sen kimlerle çalışırdın?

Çok genç bir kanal olurdu. Kendi akranlarıma, genç gruba şans verirdim. Tanıdığım bütün yazarlara iş verirdim, birşeyler yapsınlar diye

Kim onlar mesela? Can Dündar? (Can Dündar ismini vermeme çok şaşırıyor, hatta; "Aa, nereden biliyorsun?" diyor)

Evet çok severim. Belgeseller yapsın. Mesela aşkla ilgili belgeseli gerçekten çok güzeldi.

En sevdiğin yazar o mu?

En sevdiğim sorusunu hiç sevmiyorum. Eee, diğer saymadıklarım ne oluyor?

Peki TV kanalının adı ne olurdu?

(Çok eğleniyor bu soruyu yanıtlarken) Hiç düşünmedim, bilmem. Kareli Gömlek olsun. Ama bu kanalda en çok kendi yakınlarıma, dostlarıma şans verirdim.

Çok mu önemli dostların?

Evet.

En iyi dostların kimler? Erkekler mi, kadınlar mı?

Kızlar. Biz çok yakın dört kız arkadaşız.

Onlar da oyuncu mu?

Evet. Aynı sınıftan mezunuz MSMden. Ayfer Dinçer, Dilşat Bozyiğit, Petek Günay ve ben.
(Dostlarından bahsederken inanılmaz keyif alıyor. Onlara olan sevgisi görülmeye değer doğrusu. Bir de oyuncular kıskanç derler, işte en güzel örnek onlar. Bu isimler Ahu kadar ünlü olmasa da, birçok dizi filmde veya programlarda tanıdık simalar, yolunuz açık olsun kızlar. Size bir de rumuz taktım; Dört dost kardeş... Altı senedir süren bu dostluğun sırrını sordum, işte Ahudan uzun süre hemcinslerinizle dost kalabilme tiyoları)

Birbirini çok sevmek. Karşındaki insanı kendin gibi yapmaya çalışmamak. Onu asla değiştirmemek. Bırak olduğu gibi kalsın formülü, hatası olursa söylemek.

(Bu kadar sıkı dost kalabilmelerinin bir başka nedeni ise ki bu onlara özel. Müjdat Gezenmiş. M.S.Mde gördükleri psikoloji derslerinin önemi, okuldaki birlik beraberlik anlayışı ve Müjdat Hocanın engin tecrübeleri çok şey öğretmiş onlara).

Biz okula ilk girdiğimizde Müjdat Hoca dedi ki; "Siz sekiz kişi girdiniz ama okulu bitirdiğinizde sekiziniz de oyuncu olacaksınız demek değildir bu. Ben sizin önce insan olmanızı istiyorum." Onun bize verdiği sevginin, paylaşım ruhunun gücü belki de dostluğumuzun sırrı.
(Bu yazıyı yazarken sözleri bana ait beste Sezen Aksunun Pembe Bahar Çiçeği sarkısını dinliyorum. Hayal değil mi? Şimdi de sıra Ahuda/Şu anda kapıdan çıkacaksın ve gece saat 12ye kadar insanları mutlu etme şansına sahipsin, Aynı Jim Carreynin "Aman Tanrım" filmi gibi diyorum ve hemen havaya giriyor Ahu.)

Kaç kişiye yapma hakkım var?

Sonsuz...

İlk önce anneme müstakil bir ev alırım, ön tarafı orman, arka tarafı denize bakan (kahkahalar). Kardeşime hemen bale stüdyosu hazırlarım (kardeşi balerin). Yurtdışına gidiş-geliş açık bilet alırım. Nereye gitmek istiyorsa gitsin. Yurtdışında da özel bir ev alırım, ilk önce ailemle uğraşırım. Abim var benden 1 yaş büyük, evlenmek üzere onlara çok güzel bir ev alırım, balayı falan ayarlarım. Arkadaşlarıma kesinlikle Ferhan Şensoyun tiyatrosu gibi eski, büyük bir tiyatro yaptırırım ve o bizim olur, tapusunu da dörde bölerim.

(Neden 4e böldüğünü anlamışsınızdır hani şu dört dost mevzuu.)

Peki sonra?
Sevgilimle beraber ülkeleri dolaşmayı çok istiyoruz. Beraber dolaşırdık. Ama o da şöyle olacak "Neresini istiyorsun aşkım?" Cevap- şurası tık bir şıklatmayla oraya giderdik.

Kaç senedir berabersiniz?

Bir yıldır.

Peki nasıl tanıştınız? Romantik bir tanışma mı?

Biz arkadaştık zaten. (Sevgilisiyle ilgili konuşmayı pek istemiyor ve ekliyor.) Onunla ilgili konuşmak istemiyorum adı nedir diye sorduklarında söylemiyorum ama gazeteciler biliyoruz diyorlar (ki yine de bilmeyeniniz varsa, Ahunun sevgilisi de oyuncu, Lise Defteri adlı dizide oynuyor. Kim mi? Ben biliyorum ama yazmayacağım. Ne yapayım benim pembe bahar çiçeğim istemiyor.) Özel hayat ya özel kalmasını istiyorum. İnsanlar beni yaptığım işle bilsin.

Aşkta romantikmişsin gibi duruyor. Sanki ruhun eski dönem aşklarını yaşıyor.

Çok fazla aşık oluyorum diyemem. Çok nadir birisine güvenir, beğenirim. Aşkın özel ve büyük olduğuna inanıyorum.

Peki bir gün aşksız kalırsan bu ürkütür mü seni?

Hayır. Diyelim çok seviyorum çok aşığım paşa paşa gider acımı çekerim bir kenarda. Sonra da biter. Olacaksa aşkım tam olsun. Gerçek ve dürüst olsun. Bitecekse de acımı gerçek ve dürüst yaşarım.

Tarihte en etkilendiğin aşk kimlerin aşkı?

Tarihteki bütün aşkların sonu kötü bitiyor. Zaten kötü bittiği için akılda kalıyor. İyi biten hiç bir şey gösterilmiyor. Benim yaşadığım çok özel, birtane, biricik.

Peki Esmanın aşkı?

Esma Demire aşık.

Peki Ahunun en sevdiği karakter kim dizide?

Suzan. Esma olmasaydım Suzanı oynamak isterdim.

İstanbul bir film olsa, ne olurdu?

Batı Yakası Hikayesi.

İstanbulu bir aşka benzetsen nasıl bir aşk olurdu?

Hüzünlü bir aşk.

"Bir İstanbul Masalı" yaz desem nasıl bir masal yazarsın?

İstanbulda tanışan iki genç olur. Dört tane amca diyebileceğimiz yaşlarda erkek karakter var. Bunlar malikanenin aşçısı, şoförü bahçıvanı bir de esas kızın amcası ya da babası. Hepsi fakirler. Esas kız bir erkeği seviyor. Esas oğlanımız ise zengin. Şoför, bahçıvan, aşçı kızı allayıp, pullayıp esas oğlana beğendirmek için çalışıyorlar. Ve büyük bir kumpas kuruyorlar esas oğlan gerçeği öğrenmesin diye... (Ne kadar tanıdık değil mi? Sizin masalınız hangisi?)
Yazamadıklarım

• Bisiklete binmeye tutkun

• Tehlikeyi ve adrenalini sevmiyor

• Sinemada yalnız film seyretmeyi seviyor

• Arabası yok

• Evlilik; şu sıralar düşünmüyor

• Hayatta onu en çok büyüten olay, babasının ölümü

• Asla küs kalamıyor

• Burçlara inanmıyor (Oğlak burcu)

• Sigara içmiyor

• Seksi görünmeyi sevmiyor

• 1977 yılında Samsunda doğmuş

• Üç kardeşler

 
This Post has Henuz Yorum Yok Yorumla!

Yorum Gönder